Facebok

18 Kasım 2013 Pazartesi

ENDONEZYA - KOMODO TURU

Gili Trawangan adasındaki son gecemizde millet barlarda geceyi gün ederken biz kumsalda bulduğumuz hamaklara yatıp, gecenin ve uzaklara düşen yıldırımların keyfini çıkarttık ay ışığında okyanusu dinlerken. Bir de repertuarımızdaki tüm şarkıları, türküleri dinlettik bizi duyan-duymayan her şeye..
Geç saatte uyuyunca sabah zor kalktık ve apar topar çıkıp Lombok'a gidecek olan tekneye yetiştik. Tekneden iner inmez bir adam yanaştı, Komodoo diye bağırıyor. Takıldık peşine, bizi restorana götürdü.. Tura katılacak olan diğer insanları bekledik öğlene kadar ve 14 kişi 4 gün boyunca kalacağımız ve yol alacağımız tekneye geçtik sonunda. Üst katında yatakların, ortasında ise küçük kamaraların olduğu, güverte de ise ortak yemek alanın bulunduğu oldukça basit bir tekne.




Endonezya'nın nasıl bir yer olduğunu, nasıl doğal bir çeşitliliğe ve güzelliğe sahip olduğunu görebilmek açısından güzel bir deneyim bu tekne turu. Yağmur ormanlarında başlayan ve okyanusta geçirilen uzun süre boyunca coğrafyanın nasıl keskin çizgilerle birbirinden ayrıldığını çok rahat görebiliyorsunuz ve akıntıların gücünü, soğuk suyun getirdiği zenginlikleri de..

İlk durağımız yakınlardaki bir adada bulunan şelale oldu, yine, yeniden, en sevdiğim :) Ormanın içinden yarım saatlik bir yürüyüşle dört gün boyunca karşılaşacağımız tek tatlı su kaynağına gelmiş olduk. Şelalenin üst kısmına tırmandık ve ufak ama korkutucu bir derinliği olan gölette yüzdük, fotoğraflayamadık o kısmı ne yazık ki ama hani lüks otellerin uçurumun tam dibinde manzaraya bakan havuzları falan olur ya, öyle bir şeydi işte..




Sonra yine yakında bir adadaki okyanusun devamı gibi gözüken devasa bir tuzlu su gölüne gittik. Eskiden okyanusun içindeymiş 
ancak volkanik depremler sonucu okyanustan ayrılmış bir göl..

17 Kasım 2013 Pazar

ENDONEZYA - LOMBOK - GILI TRAWANGAN ADASI

Gili'ye gelir gelmez bisikleti ve üzerinde Duna Nina yazan tişörtüyle genç bir adam karşıladı bizi. Gideceğimiz  yere varana kadar adanın profilini çözdük. Burası doğal güzelliklerin peşinde koşan kim varsa kendine çeken bir mıknatıs ada. Hemen karşısındaki limanın aksine tertemiz denizi, bin bir çeşit kabuklu hayvan ve mercan parçalarının bulunduğu uzun sahil şeridi, yemekleri, motorlu taşıtlardan uzak yolları ve gece hayatı...









                  

Yalnız Rinjani'de son gün güneşin altında şapkasız uzun süre yürüyüş yapınca güneş çarpmış beni tabi. Adaya ayak basar basmaz kendimden geçtim. Akşamüstü saatleri varmıştık adaya, hemen yattım ve ertesi gün de hiç çıkamadım yataktan. Ateş, bulantı, kusma.. Hamileymiş gibi geçtiğimiz üç gün boyunca yediklerim aklıma geldikçe böğürmeler falan.. Böyle durumlarda yalnız geziyor olmamak büyük avantaj işte. Neyse ki dalış yapacağımız gün artık iyileşmiş, öküz gibi olmuştum :)
Sabah bu bölgede kullanılan geleneksel teknelerle çıktık yola.

ENDONEZYA - LOMBOK - RINJANI DAĞI

Uzuun Bali pineklemesinden sonra zorla da olsa yola çıkabildik. Zorla diyorum çünkü Janset evi boşaltarak Lombok'ta bir komüne yerleşmek için yola çıktı. Biz de mecburen ayrıldık :) Bali'nin bağrından kopup, arabalı feribotla yaklaşık 6 saatte attık kendimizi Lombok'a. 
Vardığımızda açlıktan kudurmuş haldeydik. İlk bulduğumuz taksiye bindik, merkez Mataram'a gideriz, zaten vize uzatma işi de orada halledilecek diye düşünüyorduk ama taksici anlattıkça anlattı ve Mataram'a yarım saat mesafeli Sengigi'ye gitmeye ikna etti ve turizm bilgilendirme ofisine kadar bıraktı bizi. Yaklaşık 30 liramızı da aldı ama artık çok mu az mı bilemiyorum. Açlıktan gözümüz dönmüş zaten girdik turizm ofisine. Adam anlatıyo da anlatıyo. Burada şunlar yapılır, bu dağa çıkılır, burada dalınır, buraya gidilir vs.. Neyse kardeşim nerede yenir içilir geberdik açlıktan yarın görüşürüz dedik ve çıkıp önümüze çıkan ilk restorana dalıp karnımızı doyurduk. Sonra da geceliği 20 liraya bir otel odası bulup misler gibi uyuduk ama aklımız adamın anlattıklarında. Çünkü ne kadar aç da olsak uzun süren dinlenme süreci ardından macera isteğimiz kabarmıştı. Kısacası rahat battı. Hemen ertesi gün için yapılacakların listesini oluşturduk. Bir volkana tırmanmak, dalış yapmak ve belgesellerden seyrettiğimiz Komodo ejderlerini dünya gözüyle canlı canlı görmek. Ama her şeyden önce vizemizin tarihi dolmak üzere ve uzatılması gerekli. 


Ertesi gün soluğu aynı yerde aldık. 10 günlük pakete adam başı 500 dolar ödedik.  Bu kadar para verince adam ben sizin için vize uzatma işinizi ve Gili konaklamanızı ücretsiz yapıcam dedi. Yani meali paket içinde geçirdim zaten size :)  Kendi çabalarımızla daha ucuza halledebilirdik ama çok büyük bir fark olmayacaktı sanırım, bir de rahata alıştı ya dötümüz iki hafta boyunca Bali'de, kafamız rahat olsun dedik.. Fena da olmadı hani. İlk üç gün dağ tırmanışı, sonraki üç gün Gili Trawangan adasında kişi başı dört dalış, sonra da tekne ile 4 günlük yolculuk, Komodo ejderlerinin tek yaşam alanı Komodo adası ve en son Flores.

Ertesi gün sabah saat 5, odanın kapısı çalıyor. Daha hiç bir şey hazır değil ama apar topar hazırlandık ve kendimizi bir minibüsün içinde bulduk. Sonra dağın eteğinde bir ofiste kahvaltının ardından Endonezyalı bir adam başladı anlatmaya. Dağa tırmanırken şunları yanınıza alın, size günde 2 şişe su verebiliriz, yemeği yolumuz üzerindeki doğal kaynak sularından yapacağız, bu kaynak sularında kesinlikle elinizi yüzünüzü yıkamayın...vb genel bilgiler vermeye. Neyse bizim kendi çadırımız, tulumumuz ve matımız olduğu için hepsini hazırladık ama adamı dinlemeyip yanımıza bu ekvator sıcağında üşümeyiz diyerek ne bir polar, ne de yağmurluk aldık. Oysa sadece bu tarz tırmanışlar için özel olarak satın alınmış ve tüm yolculuk boyunca bize yük olmaktan başka bir işe yaramayan malzemelerimiz var. Uyku tulumlarını ve çadırı aldılar taşımak için. Bizde de matlar ve birkaç parça eşyanın olduğu çanta kaldı. Neyse ben merak ediyorum tabi acaba bu yükleri, yemekleri falan nasıl taşıyacaklar diye. Görünce şok olduk. Çıplak ayaklar, ellerde sigaraları ve inanılmaz bacak kasları olan 3 köylü yükler omuzlarında başladı bizimle beraber ormanın içinde yürümeye...






ENDONEZYA - BALİ

Endonezya'da ilk durağımız Bali. Couchsurfing'ten başımızı sokacak bir yer bulmuşuz iyi ki, bu sıcakta sırtta çanta tabanı yanmış it gibi dolaşmaktan kurtulduk. Şansımıza taaa Bali'de Janset adında çılgının önde gideni bir Türk kızı bulduk:) Bizim gitmek istediğimiz her yere gitmiş, görmüş, anlatacak binlerce hikayesi olan ve birlikte çok güldüğümüz, çok şey öğrendiğimiz ev sahibimize sonsuz teşekkürler! Evinde bütün yorgunluğumuzu ve yemek özlemlerimizi giderdik. Üçümüz için de bir ilk olarak karaoke bara gittik, anlatılmaz yaşanır bir rezillik ve komedi :) Ve daha çook şey.. Lombok'da karşılaşırız umarım. Şimdi burada Janset'in hikayesinden bahsedeceğim ama anlat anlat bitmez. Kendisi kitap yazmayı planlıyor. Alır okursunuz artık! 
WELCOME TO JANSET HOMESTAY :)
Hava alanında Mabul adasında tanıştığımız Volkan, İdris ve Nathalie ile  karşılaştık. Hemen taksi paylaşımı için plan oluşturduk ve bizimle aynı yere gidecek olan Nathalie ile birlikte Sanur'a geldik. 
Burada Janset'den önce komşusu Hint asıllı Angela ile tanıştık. İngilizce öğretmenliği yapıyor ve inanılmaz bir yemek yapma ve çevresindekilere yedirme isteği var :) Bol acılı yemekleri Coşkun bayıla bayıla götürse de bana acı yok bunu yiyebilirsin diye verdikleri bile acı geldi ama o tatlı dili, çocuksu güler yüzüyle ne pişirse yedirir insana bu kadın :) 

Ertesi gün Kuta'ya gittik. Muhteşem dalgalar ile dünyanın her yerinden gelmiş insanların buluştuğu, surf için başlangıç seviyesine en uygun ve gün batımının şahane olduğu bu yer görülmeye değer.

Burada seyyar satıcılık aşmış durumda. Sürekli bir şeyler satmaya çalışan insanlardan bunalabiliyorsunuz bazen. Mesela
masaas (masaj) diye bağıran kadınlar her yerdeler. Hani bazen bir şarkı dolanır dilinize, sevmediğiniz bir şarkı da olabilir bu ama içinizden yada mırıldanarak sürekli söylersiniz, işte bu kadınların masaj ister misiniz sorusu da bünyede böyle bir etki bırakıyor, sürekli tekrar etme isteği, aynı ses tonu ve şiveyle tabi ki :)
Hatta bir ara gördüğümüz manzara şu; yaklaşık on kişilik turist grubu oturmuş kumların üzerine, gelen geçen yerel insanlara do you want masaaas?? diye bağırıyor :) Adamlar son raddeye gelmiş, sabırlar taşmış :)