Facebok

24 Aralık 2013 Salı

ÜÇ GÜN SİNGAPUR DÖRDÜNCÜ GÜN KAÇIŞ

Manado'dan Jakarta aktarmalı olarak yaklaşık 8 saatte Singapur'a vardık. Vize uygulaması yok zaten gayet kolay ve hızlıca geçtik.
Daha hava alanındayken buranın diğer Asya ülkelerinden farklı olduğu anlaşılıyor, lüks, düzenli ve temiz. Endonezya'dan ayrılmış olmanın hüznü bir yandan, çok uzak kaldığımız şehir yaşamı ve her zamanki deli yağmur öbür yandan booking.com dan bulabildiğimiz en ucuz hostele attık kendimizi. Aljunied metro istasyonuna çok yakın, Wow hostel, burada en ucuz hostellerde kişi başı yatak ücreti 15-20 dolar civarında yani geldiğimiz yerlerin iki katı. Şimdiki aklım olsa Little India'da biyerler ayarlardık çünkü dışarı çıkıp bişeyler yemek bile gezgin bütçesini aşıyor ama Little India'da çok uygun yerler bulmak mümkün. 
Akşam metro istasyonunun dibindeki pazarda Fas'lı bir ustadan tavuk döner yedik. Asıl beklentim burada Türk restoranlarından birini bulup uzun zamandır hayallerimde yaşattığım, rüyalarımda kavuştuğum lahmacuna saldırmak.

21 Aralık 2013 Cumartesi

ENDONEZYA - BUNAKEN ADASI

Gili adasında çok özel bir 'ilk' ve büyük ihtimalle 'son' yaşadığımız, yani birlikte kocaman bir balina köpek balığı gördüğümüz yaşlıca iki dalgıcın tavsiyesiyle dört gün süren deniz yolculuğunun ardından, Endonezya'daki son durağımız Bunaken adasına ulaştık!

8 Aralık 2013 Pazar

ENDONEZYA SULAWESİ ADASI(!)

Flores'den Endonezya'nın dört büyük adasından biri olan Sulawesi'nin güneyine uzun bir feribot yolculuğuyla geçtik. Gemide neler yoktu ki. Bir adet keçi, bir sürü manda, bir kaç kamyon ve onlarca motor ve çöpler, çöpler, çöpler... Bu kadar mandanın ne işi var burada diye düşündük ama sorunun cevabı bir kaç gün sonra belli oldu.
İçerisi pislikten geçilmiyor, sigara izmaritleri, her türlü ambalaj çöpü, kuru yemiş ve meyve kabukları.. Eline geçeni yere yada denize atıyor insanlar çöp kutusuna değil.. Ve herkes bir örtü serip yerlere yayılmış durumda. Biz de bir kenara geçtik ve 28 saatin ardından Sulawesi adasının en güneyindeki küçük bir sahil şehri olan Bira'ya vardık.

18 Kasım 2013 Pazartesi

ENDONEZYA - KOMODO TURU

Gili Trawangan adasındaki son gecemizde millet barlarda geceyi gün ederken biz kumsalda bulduğumuz hamaklara yatıp, gecenin ve uzaklara düşen yıldırımların keyfini çıkarttık ay ışığında okyanusu dinlerken. Bir de repertuarımızdaki tüm şarkıları, türküleri dinlettik bizi duyan-duymayan her şeye..
Geç saatte uyuyunca sabah zor kalktık ve apar topar çıkıp Lombok'a gidecek olan tekneye yetiştik. Tekneden iner inmez bir adam yanaştı, Komodoo diye bağırıyor. Takıldık peşine, bizi restorana götürdü.. Tura katılacak olan diğer insanları bekledik öğlene kadar ve 14 kişi 4 gün boyunca kalacağımız ve yol alacağımız tekneye geçtik sonunda. Üst katında yatakların, ortasında ise küçük kamaraların olduğu, güverte de ise ortak yemek alanın bulunduğu oldukça basit bir tekne.




Endonezya'nın nasıl bir yer olduğunu, nasıl doğal bir çeşitliliğe ve güzelliğe sahip olduğunu görebilmek açısından güzel bir deneyim bu tekne turu. Yağmur ormanlarında başlayan ve okyanusta geçirilen uzun süre boyunca coğrafyanın nasıl keskin çizgilerle birbirinden ayrıldığını çok rahat görebiliyorsunuz ve akıntıların gücünü, soğuk suyun getirdiği zenginlikleri de..

İlk durağımız yakınlardaki bir adada bulunan şelale oldu, yine, yeniden, en sevdiğim :) Ormanın içinden yarım saatlik bir yürüyüşle dört gün boyunca karşılaşacağımız tek tatlı su kaynağına gelmiş olduk. Şelalenin üst kısmına tırmandık ve ufak ama korkutucu bir derinliği olan gölette yüzdük, fotoğraflayamadık o kısmı ne yazık ki ama hani lüks otellerin uçurumun tam dibinde manzaraya bakan havuzları falan olur ya, öyle bir şeydi işte..




Sonra yine yakında bir adadaki okyanusun devamı gibi gözüken devasa bir tuzlu su gölüne gittik. Eskiden okyanusun içindeymiş 
ancak volkanik depremler sonucu okyanustan ayrılmış bir göl..

17 Kasım 2013 Pazar

ENDONEZYA - LOMBOK - GILI TRAWANGAN ADASI

Gili'ye gelir gelmez bisikleti ve üzerinde Duna Nina yazan tişörtüyle genç bir adam karşıladı bizi. Gideceğimiz  yere varana kadar adanın profilini çözdük. Burası doğal güzelliklerin peşinde koşan kim varsa kendine çeken bir mıknatıs ada. Hemen karşısındaki limanın aksine tertemiz denizi, bin bir çeşit kabuklu hayvan ve mercan parçalarının bulunduğu uzun sahil şeridi, yemekleri, motorlu taşıtlardan uzak yolları ve gece hayatı...









                  

Yalnız Rinjani'de son gün güneşin altında şapkasız uzun süre yürüyüş yapınca güneş çarpmış beni tabi. Adaya ayak basar basmaz kendimden geçtim. Akşamüstü saatleri varmıştık adaya, hemen yattım ve ertesi gün de hiç çıkamadım yataktan. Ateş, bulantı, kusma.. Hamileymiş gibi geçtiğimiz üç gün boyunca yediklerim aklıma geldikçe böğürmeler falan.. Böyle durumlarda yalnız geziyor olmamak büyük avantaj işte. Neyse ki dalış yapacağımız gün artık iyileşmiş, öküz gibi olmuştum :)
Sabah bu bölgede kullanılan geleneksel teknelerle çıktık yola.

ENDONEZYA - LOMBOK - RINJANI DAĞI

Uzuun Bali pineklemesinden sonra zorla da olsa yola çıkabildik. Zorla diyorum çünkü Janset evi boşaltarak Lombok'ta bir komüne yerleşmek için yola çıktı. Biz de mecburen ayrıldık :) Bali'nin bağrından kopup, arabalı feribotla yaklaşık 6 saatte attık kendimizi Lombok'a. 
Vardığımızda açlıktan kudurmuş haldeydik. İlk bulduğumuz taksiye bindik, merkez Mataram'a gideriz, zaten vize uzatma işi de orada halledilecek diye düşünüyorduk ama taksici anlattıkça anlattı ve Mataram'a yarım saat mesafeli Sengigi'ye gitmeye ikna etti ve turizm bilgilendirme ofisine kadar bıraktı bizi. Yaklaşık 30 liramızı da aldı ama artık çok mu az mı bilemiyorum. Açlıktan gözümüz dönmüş zaten girdik turizm ofisine. Adam anlatıyo da anlatıyo. Burada şunlar yapılır, bu dağa çıkılır, burada dalınır, buraya gidilir vs.. Neyse kardeşim nerede yenir içilir geberdik açlıktan yarın görüşürüz dedik ve çıkıp önümüze çıkan ilk restorana dalıp karnımızı doyurduk. Sonra da geceliği 20 liraya bir otel odası bulup misler gibi uyuduk ama aklımız adamın anlattıklarında. Çünkü ne kadar aç da olsak uzun süren dinlenme süreci ardından macera isteğimiz kabarmıştı. Kısacası rahat battı. Hemen ertesi gün için yapılacakların listesini oluşturduk. Bir volkana tırmanmak, dalış yapmak ve belgesellerden seyrettiğimiz Komodo ejderlerini dünya gözüyle canlı canlı görmek. Ama her şeyden önce vizemizin tarihi dolmak üzere ve uzatılması gerekli. 


Ertesi gün soluğu aynı yerde aldık. 10 günlük pakete adam başı 500 dolar ödedik.  Bu kadar para verince adam ben sizin için vize uzatma işinizi ve Gili konaklamanızı ücretsiz yapıcam dedi. Yani meali paket içinde geçirdim zaten size :)  Kendi çabalarımızla daha ucuza halledebilirdik ama çok büyük bir fark olmayacaktı sanırım, bir de rahata alıştı ya dötümüz iki hafta boyunca Bali'de, kafamız rahat olsun dedik.. Fena da olmadı hani. İlk üç gün dağ tırmanışı, sonraki üç gün Gili Trawangan adasında kişi başı dört dalış, sonra da tekne ile 4 günlük yolculuk, Komodo ejderlerinin tek yaşam alanı Komodo adası ve en son Flores.

Ertesi gün sabah saat 5, odanın kapısı çalıyor. Daha hiç bir şey hazır değil ama apar topar hazırlandık ve kendimizi bir minibüsün içinde bulduk. Sonra dağın eteğinde bir ofiste kahvaltının ardından Endonezyalı bir adam başladı anlatmaya. Dağa tırmanırken şunları yanınıza alın, size günde 2 şişe su verebiliriz, yemeği yolumuz üzerindeki doğal kaynak sularından yapacağız, bu kaynak sularında kesinlikle elinizi yüzünüzü yıkamayın...vb genel bilgiler vermeye. Neyse bizim kendi çadırımız, tulumumuz ve matımız olduğu için hepsini hazırladık ama adamı dinlemeyip yanımıza bu ekvator sıcağında üşümeyiz diyerek ne bir polar, ne de yağmurluk aldık. Oysa sadece bu tarz tırmanışlar için özel olarak satın alınmış ve tüm yolculuk boyunca bize yük olmaktan başka bir işe yaramayan malzemelerimiz var. Uyku tulumlarını ve çadırı aldılar taşımak için. Bizde de matlar ve birkaç parça eşyanın olduğu çanta kaldı. Neyse ben merak ediyorum tabi acaba bu yükleri, yemekleri falan nasıl taşıyacaklar diye. Görünce şok olduk. Çıplak ayaklar, ellerde sigaraları ve inanılmaz bacak kasları olan 3 köylü yükler omuzlarında başladı bizimle beraber ormanın içinde yürümeye...






ENDONEZYA - BALİ

Endonezya'da ilk durağımız Bali. Couchsurfing'ten başımızı sokacak bir yer bulmuşuz iyi ki, bu sıcakta sırtta çanta tabanı yanmış it gibi dolaşmaktan kurtulduk. Şansımıza taaa Bali'de Janset adında çılgının önde gideni bir Türk kızı bulduk:) Bizim gitmek istediğimiz her yere gitmiş, görmüş, anlatacak binlerce hikayesi olan ve birlikte çok güldüğümüz, çok şey öğrendiğimiz ev sahibimize sonsuz teşekkürler! Evinde bütün yorgunluğumuzu ve yemek özlemlerimizi giderdik. Üçümüz için de bir ilk olarak karaoke bara gittik, anlatılmaz yaşanır bir rezillik ve komedi :) Ve daha çook şey.. Lombok'da karşılaşırız umarım. Şimdi burada Janset'in hikayesinden bahsedeceğim ama anlat anlat bitmez. Kendisi kitap yazmayı planlıyor. Alır okursunuz artık! 
WELCOME TO JANSET HOMESTAY :)
Hava alanında Mabul adasında tanıştığımız Volkan, İdris ve Nathalie ile  karşılaştık. Hemen taksi paylaşımı için plan oluşturduk ve bizimle aynı yere gidecek olan Nathalie ile birlikte Sanur'a geldik. 
Burada Janset'den önce komşusu Hint asıllı Angela ile tanıştık. İngilizce öğretmenliği yapıyor ve inanılmaz bir yemek yapma ve çevresindekilere yedirme isteği var :) Bol acılı yemekleri Coşkun bayıla bayıla götürse de bana acı yok bunu yiyebilirsin diye verdikleri bile acı geldi ama o tatlı dili, çocuksu güler yüzüyle ne pişirse yedirir insana bu kadın :) 

Ertesi gün Kuta'ya gittik. Muhteşem dalgalar ile dünyanın her yerinden gelmiş insanların buluştuğu, surf için başlangıç seviyesine en uygun ve gün batımının şahane olduğu bu yer görülmeye değer.

Burada seyyar satıcılık aşmış durumda. Sürekli bir şeyler satmaya çalışan insanlardan bunalabiliyorsunuz bazen. Mesela
masaas (masaj) diye bağıran kadınlar her yerdeler. Hani bazen bir şarkı dolanır dilinize, sevmediğiniz bir şarkı da olabilir bu ama içinizden yada mırıldanarak sürekli söylersiniz, işte bu kadınların masaj ister misiniz sorusu da bünyede böyle bir etki bırakıyor, sürekli tekrar etme isteği, aynı ses tonu ve şiveyle tabi ki :)
Hatta bir ara gördüğümüz manzara şu; yaklaşık on kişilik turist grubu oturmuş kumların üzerine, gelen geçen yerel insanlara do you want masaaas?? diye bağırıyor :) Adamlar son raddeye gelmiş, sabırlar taşmış :)






23 Ekim 2013 Çarşamba

MALEZYA'DAKİ SON DURAK MABUL ADASI

Çevresini 15 dakikada yürüyebileceğiniz, berrak ve renkli bir kıyısı bulunan Mabul adasına gitmek için Semporna'ya uğramanız gerekiyor. Semporna denilen yer ise bildiğiniz çöplük. Rezillik ve iğrenç kokudan, sefaletten, koskocaman deniz kenarındaki yeşil renkli camiden başka bir şey yok burada. Ya da biz görmedik diyelim, çok zaman geçirmedik zaten burada..
Eğer ille de burada konaklamak istiyorsanız limanda deniz üstünde temiz denebilecek bir otel var ve diving ofisleri de aynı bölgede.

Mabul adası, etrafı çöplere çevrili, öğrendiğimize göre ne yazık ki Asya'daki çoğu yer gibi dinamitle balık avlanan, dünyanın en iyi dalış noktalarından biri olan Sipadan adasına gitmeden önceki son durak. Size şu kadarını söyleyeyim, belki bir 10 sene sonra ne denizin altında ne de adalarda görebileceğiniz tek şey üçün biri olan çöpler ve ölü mercanlar olacak :( Turistlerin gördüğü güzel kısımların dışında manzara kötü.. Çok ciddi tehlike altında olan güzeller güzeli bir yer burası. 


22 Ekim 2013 Salı

KOTA KINABOLU & MANUKAN ADASI

Baştan söyleyeyim Kinabalu dağına çıkmadık, daha doğrusu çıkamadık:/ Adam başı 500$ evet 500 dolar ücret mi olur?? Bize dağ mı yok anam Türkiye'de bedava:) Bkz. ilk günler ve Kaçkarlar
Hava da kötüydü zaten..
Yani Sabah Eyaletinin başkenti Kota Kinabalu'da önceki postları hazırlamak, balık pazarında dolanmak, bolca deniz ürünü tüketmek ve ada turu yapmaktan başka pek bişey yapmadık galiba.



9 Ekim 2013 Çarşamba

MALAYSIA - BORNEO ISLAND - MULU NATIONAL PARK

Üzerinde Malezya, Endonezya ve Brunei Sultanlığı olmak üzere 3 ayrı ülke topraklarını barındıran dünyanın 3. büyük adasındayız. İlk ikiyi merak eden baksın google'dan!
Tamam acıdım, Grönland ve Yeni Gine imiş.
Her an değişen planlarımız yada plansızlığımız bizi buralara kadar getirdi. Buraya gelen çok fazlaTürk yokmuş, şuan Kota Kinabalu'dayız ve kaldığımız hostel sahibi ilk Türk misafirlerimsiniz dedi :O
 He bir de ilk durağımız Mulu National Park'da biz göremedik ama orada tanıştığımız Alman çiftin söylediğine göre iki Türk gelmiş ilk gece kaldığımız yere. Belki Sipadan adasında falan karşılaşırız, dünya küçük, denk gelir de okursanız ses verin! :)
Ada hakkında kısa bir araştırma yapınca, başlamak için ilk noktayı Sarawak, Miri olarak belirledik. Buradan Mulu National Park'ı görmeye gidebiliriz ama yarım saatlik bir uçuşla. Neden mi çünkü kara yolu yok! Mas Airlines diye bir firma var sadece, her gün iki uçuşları var Miri'den Mulu'ya. 



Mulu'ya indik, 'buralarda bir park varmış' dan öte bilgimiz yok, etrafa bakınırken gördüğümüz ilk turistlere yanaştık. Herkes bizim gibi değil anam önceden tüm ayrıntılar araştırılmış, kalacak yerler ayarlanmış oluyor çoğunlukla, bize de faydasını görmek düşüyor:) Alman çift ve Çek bir çocukla birlikte onların meşhur Lonely Planet kitabından buldukları , havaalanına 15 dk yürüme mesafesindeki hostele gittik. Zaten park da orada başlıyor çok yakınmış. 



MALAYSIA - KUALA LUMPUR

Tayland'ın Koh Tao adasından sonra uzuun bir yolculuk sonunda Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'a vardık. Gecenin bir yarısında ertesi gün işe gidecek olmasına rağmen bizi kabul eden Kelvin sağolsun KL de kaldığımız süre boyunca kendi evimizde gibiydik. Daha doğrusu üniversite yıllarındaki öğrenci evimizde gibiydik :)
Evde yaşayan 5 öğrenciyle birlikte kalıyor ve nerdeyse 18 saatten fazla çalıştığı için doğru düzgün vakit geçiremedik, fotoğraf bile çekemedim ya :/ Umarım en kısa zamanda çok daha rahat bir iş bulur, çekilir çile değil bak şükredin halinize;) 

Malezya'ya asıl geliş amacımız Tayland vizesini yenilemekti ama geldik madem biraz gezelim dimi. Couchsurfing'den yazıştığımız biri, burada yapacak pek bir şey yok, direkt Borneo adasına gidin demişti. En uygun fiyatlı uçak bileti için birkaç gün bekleyip direkt Miri'ye uçtuk biz de. 
KL de pek gezmedik doğrusu. Meşhur ikiz kulelerin oraya baktık, alışveriş merkezi ve koca binalarla tecavüz edilmiş bir park var.



2 Ekim 2013 Çarşamba

GÜNEY THAILAND - KOH TAO ADASI

Bugüne kadar sadece wallpaper olarak gördüğümüz Thailand'ın meşhuur adalarına geldi sıra:) Ama turist vizesi 1 ay, bizim kaldı 5 günümüz.. O yüzden giriş-çıkış yapmamız gerek Malezya'ya. Bu 5 günü sadece Koh Tao adasında değerlendirelim dedik.
Bangkok'dan trenle Chumphon'a geliyorsunuz, buradan zaten yönlendiriyorlar sizi, herkes turist çünkü. Feribotla da adaya geçiyorsunuz. Tren biletini 3. sınıf aldık. 250 Baht tren bileti, 500 Baht feribot. Trende 1.sınıf yataklı, 2. sınıf koltuk, 3. sınıfta da sabit deri koltuklar var. Cam bel seviyesine kadar açılabiliyor ve pervaneler çalıştığı için serin serin gidiyorsunuz ama koltuk rahatsız, uyumak mümkün değil. Yine de 2. sınıf ile çok farkı olduğunu sanmıyorum. Tren yaklaşık 10, feribot da 3 saat kadar sürüyor. 



1 Ekim 2013 Salı

KUZEY TAYLAND

Eveet, toplanın bakalım, kuzey Tayland macerasını anlatıyorum!
Yalnız çok geride kaldı blog, şuan Malezya'dayız :O
Neyse hemen güney Tayland'ı da yayınlicam kimse kızmasın, eleştirmesin lütfen:)
Öncelikle Bangkok'da Hindistan vizesi için başvuruda bulunduk ve enteresan bir şekilde 1 hafta sonra sonuçlanır dediler. Niye enteresan falan demeyin arkadaş, belki Türkiye'den başvuru için normaldir ama buralarda normal olan yani beklentimiz en fazla 3 gündü. Söylediğimiz insanlar da şaşırdı zaten, Hindistan vizesi almak 2 günlük iş, çok kolay, 1 hafta nedir ya diye..

14 Eylül 2013 Cumartesi

THAILAND - BANGKOK

Moğolistan'da Çin'e vize alamadığımız için Tayland'a uçak bileti ayarladık. Böylece CS için bol vaktimiz oldu ve kalacak yeri 10 gün öncesinden ayarladık. Uçak akşam 19:00 gibi Bangkok'da olacak, sanki kendi evimize gidiyomuşuz gibi rahatız. Önce Hongkog'ta iki saatlik bir aktarma yaptık. Check-in yaptırırken yetkili kadın geri dönüş biletinizin de olması gerek mutlaka dedi ama hiç bir sıkıntı yaşamadan giriş yaptık. Havaalanından taksiye bindik, adresi gösterdik ama taksici bilmiyor, iyi ki de bilmiyormuş..
Aradık kadını tarif etsin diye, demesin mi ben müsait değilim şimdi! Dışarıda deli gibi yağmur, kaldık ortada. Bu yağmurda çıkıp hostel aramaya kalksak donumuza kadar ıslanıcaz gerçi hava çok sıcak ama çantalar sırtımızda cesaret edemedik. Yine cs den para karşılığı olumlu cevap veren biri vardı, adresi belli en azından onu arayalım dedik. Neyse sonunda kadının evine gittik mecburen ama Bangkok merkeze uzak. CS ruhuna da aykırı yaptığı. Ertesi sabah çantaları takıp doğru merkeze hostel aramaya. Elde telefon, haritadan bakarak, insanlara sorarak arıyoruz. Trafik kilit, taksiye yada şu meşhur tuktuk lara binsek olduğumuz yerde kalıcaz.
Ulan Batur'da bi laf vardı, 'işin aceleyse yürüyerek git' :)
Biz de artık tükenmiş halde ara sokaklarda dolanırken karşımıza Angelica Türk restoranı çıktı:)
Merhaba deyip girdik içeri ve Çetin Abi ile tanıştık. Hostel adresini sorarken,
-Yakınlarda varsa önereceğiniz biyer oraya da bakalım
+Var tabi, bizim evi önericem aslında gelin misafirimiz olun işte.
Şans yüzümüze güldü yine:)
Uzun süre Singapur'da çalıştıktan sonra Tayland'a gelen, birkaç ay önce de eşi ve iki çocuğuyla tamamen buraya yerleşen bu güzel insanlara 1 hafta misafir olduk. 

Çetin Abi bundan 9 sene önce Tayland'a gezmek için geliyor. Sonra burada iş kurmak istiyor, aile büyükleri engel olmasına rağmen kader ağlarını örüyor ve 9 sene sonra buradalar :) 


7 Eylül 2013 Cumartesi

MOĞOLİSTAN

Bu yazı çook gecikti farkındayım ama Çin vize vermediği için rota değişti, şuan Tayland'dayız! Eh burada olunca da sıcak bir yandan, keyif bir yandan, üşendim açık söylemek gerekirse:) Bundan sonra biriktirmeden yazmayı deneyeceğim ama bendeki bu tembellikle zor olacak biraz. Öğrenciyken her sınava son gün çalışan, ev temizliğini misafir gelmeden birkaç saat önce yapan birinden de fazla şey beklememek lazım ama dimi:)

18 Ağustos 2013 Pazar

BAYKAL GÖLÜ SEN NEYMİŞSİN!


Nerede kalmıştık? Hmm İjevsk'e gece 22:00 civarı geldikten sonra yine booking.com dan hostel baktık, zaten 1 tane vardı. Bu arada bu siteyi hunharca kullanıyoruz ama sadece otellerin adreslerine bakıyoruz hiç rezervasyon yapmadık site üzerinden. Amaan yer bulamazsak çadır kurarız anasını satayım modundayız.

4 Ağustos 2013 Pazar

RUSYA - ST. PETERSBURG'DAN KAZAN'A

Petersburg'dan sonraki durağımız Kazan. Sabah saatlerinde Moskova'da olabilmek için 20:00 de evden ayrıldık. Akşam akşam manyak mısınız yola çıkıyosunuz dediğinizi duyar gibiyim ama 20:00 Petersburg'da öğle saatleri gibi olduğundan problem yok :)
Otostop için 15 dakika kadar yürüdük ve E-105 ana yola çıktık. Trafik ışıklarının dibindeyiz. Normalde biraz daha yürür, şehirden uzaklaşırdık ama şansımızı deneyelim bakalım 5 dakika dedik.. Duran olmayınca hadi ilerleyelim dedi Coşkun. 200 e kadar sayayım duran olmazsa yürürüz dedim , hooop 198 de durdu biri :) 23 yaşında bir öğrenci. 

29 Temmuz 2013 Pazartesi

RUSYA - ST. PETERSBURG

23 Temmuz sabaha karşı Petersburg'a vardıktan sonra açık bulduğumuz ilk kafeye girdik ve Moskova yazısını yayınladık. Birkaç gün önce Couchsurfing'den yazıştığımız kıza mesaj attık ve beklemeye başladık. Öğlene doğru artık oturmaktan dötümüz ağrıdı ve çıktık dışarı. Önce hostel bulalım, çantaları bırakıp şehri gezelim, gün içerisinde kızdan haber gelmezse gider hostelde kalırız, haber gelirse gider çantaları alırız dedik ve booking.com dan ana caddeye çok yakın Old Flat diye bir hostel bulup çantaları bıraktık. Bu arada iphone kurtarıcımız resmen, harita ve özellikle yol tarifi çok işimize yarıyor.

23 Temmuz 2013 Salı

RUSYA - MOSKOVA

Rusya'ya Kazbegi sınır kapısından giriş yaptık. Kapıda hiç bir sorun ile karşılaşmadık. Trene binmeden önce hızlıca bir yemek yedik. Vladikavkaz'dan aklımızda kalan en güzel şey bu küçücük ve başarılı yemekleri olan yer.

18 Temmuz 2013 Perşembe

GURCISTAN - 2

Nino Hostel Mestia'da oldukça popüler ve çok fazla misafir ağırlıyor. Nino'nun hostelden öte otel gibi işlettiği yer dünyanın her yerinden gezginlerle doluydu. Mestia'da ne yapılır diye oradakilerle konuşurken Ushguli'ye gidilmesi gerektiğini öğrendik. Gruplar Mestia'dan Ushguli'ye 200 lariye araba ile gidip geliyorlardı. Ancak bizde yürüyüş için Tiblis'deki Fransız çiftten aldığımız haritalar vardı ve tabii ki yürümeye karar vermiştik.

10 Temmuz 2013 Çarşamba

GURCISTAN - 1

Batum'a Girdik Derken Tiflis' deyiz!

Hopa'dan Sarp sınır kapısına giden dolmuştayken yanımızdakilerle muhabbete başladık.
Batum hakkında pek ilgi çekici şeyler söylemediler, direkt Tiflis'e geçin dedi hatta herkes.
Dolmuşta tanıştığımız Necmettin Amca, Batum-Artvin arasında mekik dokuyarak yaşayan emekli bir adam. Evi Batum'da , Artvine ise hemen hemen hergün sadece okey oynamak için gidiyor :) Necmettin Amca ile beraber hızlıca Batuma girdikten sonra, Tiflis'e giden trene yetişmek için birlikte zorlu bir maratona başladık.

23 Haziran 2013 Pazar

GEZİ PARKI OLAYLARI

Gündemimizden düşmeyen, son zamanların en büyük olayı, baskıcı devlet politikalarına karşı halkın başlatmış olduğu protesto ve ayaklanmaydı kısaca.
Ne zaman ki o çadırlar yakıldı  ve polis şiddeti başladı, bir de bunun üzerine başbakanın tehditkar ve kışkırtıcı konuşmalarının eklenmesiyle yediden yetmişe herkes olayların içinde buldu kendini.

26 Mayıs 2013 Pazar

HAZIRLIKLAR


Blog tanımında da söylediğim gibi, plan program yapmıyoruz pek.. Amacımız bir yerden başka bir yere varmak, yada bilmem kaç tane ülke görmek değil çünkü. Sadece yolda olmak, kaybolmak istediğimiz için, hazırlığımız bize gerekli olacak malzemeleri satınalmaktan ve biraz da spor yapmaktan ibaret oldu :)

İşlerimizden istifa ettik, haziranın ilk yada ikinci haftasından sonra Zonguldak'da kısa bir aile ziyareti ve karadeniz üzerinden Gürcistan-Rusya-Çin-Güney Kore-Japonya- tekrar Çin-Nepal-Hindistan.........şeklinde devam edecek yolculuğumuz, galiba :)
En önemli sıkıntımız insülinlerin raf ömrünün 1 ay olması.

19 Mayıs 2013 Pazar

GİTMEDEN ÖNCE - BİSİKLETLE 250 KM


Tedirginlik.. Gitmesek mi? Yoldayken ya farketmeden şekerin düşer de dengeni kaybedersen? Enerji harcayacağız sürekli, tip1 diyabette ani düşüşlerin, bırak denge kaybını, bilinç kaybı, yaşatması da çok yüksek ihtimal, hatta hipoglisemi koması.. Koca tırların altında kalmak an meselesi, ufacık bir temasa bakar! Senin durumunu geçtim bir de benim gibi bisiklet tecrübesi git-gel bostancı-caddebostan sahil yolu olan ve vites değiştirmeyi bile tam olarak öğrenememiş biri için... Yahu bizim neyimize bisikletle ta ebesinin nikahına gitmek diyerek şansımı denerken Coşkun'a karşı her zamanki gibi kapıda buldum kendimi..